"Herkes öfkelenebilir. Ne var ki; doğru insana, doğru derecede, doğru zamanda, doğru maksatla, doğru biçimde öfkelenmek, işte bu zordur."
Aristoteles
Platon’un öğrencisi olan Aristoteles, M.Ö. 384-322 yılları arasında yaşamış olan ünlü Yunan bilim adamı ve filozofudur. Kendisinin incelemediği ya da hakkında fikir üretmediği çok az sayıda alan ve konu bulunmaktadır. Mantıktan, bilgi felsefesine; siyasetten, doğa felsefesine; fizik, kimya, biyoloji, astronomi, hukuk, etik, psikoloji alanlarına kadar hemen her konuda yaşadığı çağa, çağımıza, hatta tüm bilim dünyasına ışık tutan görüşleri olmuştur. Onun, tüm bu alanlar hakkındaki görüşlerini özetlemeye çalışmak bile sayfalar dolusu yazı yazmak anlamına geleceği için bu yazımda onun daha çok insan psikolojisini içeren ve onu felsefe tarihinde ön plana çıkartan belli konulardaki fikirlerine yer vermeye çalışacağım.
Öncelikle Aristoteles’in felsefesinde en dikkat çeken kavramlardan biri ‘eudaimonia’dır. ‘Hakiki mutluluk’ ve refah anlamına da gelen bu kavram, Aristotelesçi bir bakış açısıyla aslında her insanın yaşantısında ve eylemlerinde ulaşabileceği nihai ruhsal seviye olarak tarif edilebilir. Nitekim Aristoteles, kendisine sorulan “nasıl yaşamalıyız?” sorusunu; “kişisel mutluluğunuzu –eudaimoniayı- arayın” şeklinde cevaplamıştır. Her insanın ruhunda ‘eudaimonia’ya ulaşmaya yönelik bir istek ve potansiyel barındırdığına da inanan Aristoteles’e göre ona ulaşabilmenin yolu, erdem ve akıldan geçmektedir. Bu bağlamda eudaimonia kavramı, bugünkü hümanist psikolojinin tanımladığı kendini gerçekleştirme olgusu ile oldukça örtüşmektedir. Aynı kavram Aristoles’ten yıllar sonra tasavvufta ‘kemale ermek’, Buda öğretisinde ‘nirvanaya ulaşmak’ olarak da tanımlanmıştır.
Aristoteles’e göre erdem, insanın kendini tanıdıktan sonra kendi potansiyeline uygun durumda hareket etmesi ve iradesini ortaya koyarak hem doğaya hem de kendi doğasına uygun eylemler sergilemesi neticesinde gerçekleşebilen bir olgudur. Erdemli bir davranış sergilemede Aristoteles’in ‘altın orta’ diye tabir ettiği bir durum ön plana çıkar. Şöyle ki ona göre erdem, insanın aşırılıklardan ve eksikliklerden kaçınması, daima ortayı araması, onu tercih etmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Aristoteles, asıl erdemin uçlara kaymadan belli tutumların ortasını bulmakla mümkün olabileceğini savunmuştur. Örneğin cömertlik; savurganlık ile cimriliğin ya da cesaret; korkaklık ile atılganlığın ortasında yer alır. İşte bu ortayı bulabilen ve davranışlarında bunu uygulayabilen insan, erdemli olma yolunda büyük bir adım atmış olacaktır. Bu bağlamda Aristoteles, ‘altın orta’yı: “gerektiği zaman, gereken şeylere, gereken kişilere karşı, gerektiği için gerektiği gibi davranmak” olarak da tanımlamış ve bunu erdeme özgü bir hâl tarzı olarak kabul etmiştir. Aristoteles, her insanın özelinde değişiklik gösterebilecek bu ‘altın orta’nın da ancak akıl yoluyla belirlenebileceğini iddia etmiştir.
Aristoteles, insanda bulunması gereken 11 erdem belirlemiştir. Ona göre ‘eudaimonia'ya ulaşmak için bu özelliklere sahip olunması gerekmektedir. Her insanda ‘altın orta’yı içeren bu erdemler şu şekildedir:
1- Cesaret: Korkaklık ve pervasızlığın dengelendiği noktadır.
2- Ölçülülük: Bencillik ile ilgisizliğin dengelenmesidir.
3- Cömertlik: Cimrilik ile müsrifliğin dengelenmesidir.
4- İhtişam: Hiç dikkat çekmeyecek şekilde yaşamakla, gösteriş yaparak yaşamanın dengelenmesidir.
5- Yüce Gönüllülük: Kendinizi çok aşağı seviyede görmekle çok yukarılarda görme yanılgılarının dengelenmesidir.
6- Sabır: Öfkemizi dizginleyen erdemdir. Tepkisizliğimiz ve aşırıya kaçan tepkilerimizin dengelenmesidir.
7- Dürüstlük: Kronik yalancılıkla patavatsızlığın dengelenmesidir.
8- Mizah: Soytarılıkla kabalığın dengelendiği ve bunun neticesinde yapıcı ve düşündürücü bir mizah (espri) anlayışının açığa çıktığı erdemdir.
9- Samimiyet: Fazla laubali olmakla fazla mesafe koymanın dengelenmesidir.
10- Utanma: Utangaçlıkla arsızlığın dengelenmesidir.
11- Adalet: Bencillik ile kendimizi yok saymanın dengelenmesidir.
Aristoteles ve felsefesine dair diğer ilginç bilgiler şu şekildedir:
- Aristoteles Antik Çağ’da yaptığı seferlerle tüm dünyaya ismini duyurmuş Büyük İskender’in de hocasıdır. İskender, fethettiği yerlerde yönetimi sağlamak için Aristoteles’in fikirlerini sık sık başvurmuştur. Aristoteles de İskender’in bazı seferlerine bizzat katılmış ve fethedilen yerlerde gözlemlediği yeni hayvan ve bitki türlerini sınıflandırmıştır. Bu bağlamda tarihte bu işi yapan ilk biyolog ve botanikçinin Aristoteles olduğu söylenmektedir.
- Aristoteles, mantık bilimin kurucusu olarak da bilinmektedir ve onun mantık kuramı büyük bir değişime uğramadan 18. yüzyıla kadar kullanılmıştır.
- Aristoteles, tüm çok yönlülüğü ve zekasına rağmen pesimist -kötücül- bir bakış açısına sahip bir filozoftur. Ona göre, bütün dünyevi yaşam bir hastalıktır, bir tür duygu oluşumudur. En iyisi hiç doğmamış olmaktır; eğer insan, bir felaket olup da doğmuşsa, en hızlı şekilde ölmeyi denemeli ve dünyada zevkin değil, acısızlığın peşinde koşmalıdır.
- Birbirleriyle birçok hususta taban tabana zıt fikirleriyle, kendilerinden sonra gelecek olan tüm felsefe ve bilim dünyasına yön vermiş iki filozofun -Platon ve Aristoteles’in- aynı dönemde, aynı coğrafyada yaşamış olmaları ve üstüne üstlük bir dönem hoca-öğrenci ilişkisi sürdürmeleri oldukça manidar ve ilginç bir rastlantı olarak kabul görmektedir.
- Çağdaş bir filozof ve yazar olarak da geçen Bertrand Russell’a göre Aristoteles, öğretileri ve serleri ile bugünkü bilim dünyasını aydınlatıcı bir etki yaratmıştır. Ancak Russell, onun bu konuda zaman zaman ‘saçmaladığını’ da düşünmüş ve bu durumuyla ilgili şöyle bir cümle yazmıştır: “Aristoteles, ne zaman saçmalasa altından Hocası Platon çıkar.”
- Aristoteles’in yazdığı birçok eser, kendinden çok sonra gelen İslam coğrafyasında Arapçaya çevrilmiş ve İslam felsefesinin ve biliminin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Bu yüzden İslam felsefesinde Aristoteles için ‘ilk öğretmen’ anlamına gelen ‘Muallim-i evvel’ ismi kullanılmıştır.
- Büyük İslam düşünürü İbni Sina, Aristoteles’in fikirlerine ve eserlerine çok değer vermiş ve onları ayrıntılarıyla anlamaya çalışmıştır. Hatta bir rivayete göre İbni Sina, Aristoteles’in Arapçaya çevrilmiş olan ‘Metazifik’ kitabını defalarca okumuş ancak tam olarak anlamamıştır. Farabi’nin konuyla ilgili ön bilgilendirici bir eserini okuduktan sonra İbni Sina, ‘Metafizik’i kırkıncı okuyuşunda anlayabilmiş ve anlamış olmanın verdiği sevinçle fakirlere sadaka dağıtmıştır.
Faydalanılan Kaynaklar:
Ahmet Arslan (2013). İlk Çağ Felsefe Tarihi 1. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Aristoteles (2017). Metazifik. Çev: Ahmet Arslan. Divan Kitap.
Russell, Bertnard (2016). Batı Felsefesi Tarihi Cilt 1. Çeviren: Ahmet Fethi. İstanbul: Alfa Yayıncılık.