Bir Vaka Örneği ile Soru-Cevap Şeklinde Şizoid Kişilik Bozukluğu

"Bazı insanların sırf normal olabilmek için olağanüstü enerji sarf ettiklerini kimse bilmez." demiştir Albert Camus ve sanırım onun bu cümlesi, toplumda az bilinen ama aslında çoğu kişide az ya da çok orada bulunan şizoid kişiliği tanımlayan en iyi cümleler arasındadır.

Bu yazıda şizoid kişilik bozukluğu nedir, nasıl oluşur ve kişilerin yaşamlarını nasıl etkiler ondan bahsedeceğim. Öncelikle konunun daha da iyi anlaşılması için yine hayali bir vaka örneğine yer vereceğim sonrada soru-cevap şeklinde şizoid kişilik bozukluğun ayrıntılarına açıklık getirmeye çalışacağım. Her zaman olduğu gibi konunun daha net anlaşılması için uçlarda bir şizoid kişilik bozukluğu vakası belirledim, o yüzden okuyan birçok kişi, bu beni tanımlamıyor diyebilir ama bence o kadar da emin olmasınlar zira hepimizin içinde görünür olmaktan kaygı duyan ve buna bağlı olarak kurduğumuz insan ilişkilerinde çeşitli savunma mekanizmalarıyla önlemler alan şizoid bir parçamız var aslında.

Canan adlı hayali karakterimizin hayatından bir kesitle başlayalım:

Canan, içe dönük yapısından dolayı vaktinin büyük bir kısmını evde kitap okuyarak, film seyrederek, ev işlerinde annesine yardımcı olarak geçiren, yalnız ve mazbut bir ev kızıydı. Günün birinde başkalarına muhtaç ve borçlu kalma kaygısı hisseden Canan’ın tüm ihtiyaçları ailesi tarafından karşılanıyordu, o da bunun altında kalmamak için ev işlerinin çoğunu kendisi üstlenmişti. Ailesi maddi sorunlar yaşamaya başlayınca, internet üzerinden kendisine uygun iş ilanlarına başvurmuştu. Tanımadığı insanlarla yakın ilişki halinde olmak istemediğinden çalışmayı hiç istemiyordu. Ancak maddi sebeplerden ötürü buna mecbur kalmıştı. Bir gün hiç beklemediği bir anda telefonu çaldı. Arayan, iş başvurusu yaptığı şirketin insan kaynakları uzmanıydı. Canan’ı iş görüşmesi yapmak için şirkete davet etmek istediğini söyledi. Canan, böyle bir daveti alınca birden panikledi. İş görüşmesine nasıl gideceği, orada ne konuşulacağı, kendisine neler sorulacağı ve nasıl insanlarla karşılaşacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Görüşmeye gidip gitmeme konusunda bir kararsızlık yaşadı hatta o gece boyunca bunu düşünmekten uyuyamadı… İşin maddiyat kısmı ağır bastığından ertesi gün iş görüşmesine gitmeye karar verdi. Yol boyunca bu kararının doğru olup olmadığını sorguladı ve birkaç defa gitmekten vazgeçmek istedi. Zihninde gidip gitmemenin savaşını verirken, bir anda kendisini şirketin kapısının önünde buldu.

Canan’ı, insan kaynaklarının bir çalışanı gülümseyerek karşıladı ve tanışmak için ona elini uzattı. Canan, ona fazla samimi ve yakın gelen bu karşılama yüzünden rahatsız olsa da bozuntuya vermedi, o da elini uzattı ve cılız bir halde tokalaştı. İK uzmanı, onu oldukça dar bir alana sahip bir odaya aldı ve kendisine oturacağı sandalyeyi gösterdi. Canan, yine bir tedirginlik yaşadı çünkü gösterdiği sandalye mesafe olarak ona çok yakın bir konumdaydı. İlk defa tanıştığı bir kişiyle bu kadar yakın bir mesafede olması onda bir gerginliğe yol açıyordu. Oturacağı sandalyeyi çaktırmadan biraz uzak konuma getirdi ve dizine koyduğu çantasına sıkı sıkı sarılı bir oturma pozisyonu aldı. Artık aralarındaki mesafe nispeten güvenliydi.

İK uzmanı, nezaket icabı Canan’a: “Nasılsınız?” diye bir soru iletti. Canan, bu soruya genelde hazırlıklıydı ve her zaman yaptığı gibi hiç detaya girmeden “iyiyim” şeklinde cevaplayarak geçiştirdi. Canan’ın bu soğuk ve tedirgin davranışlarının yanı sıra sanki duygudan yalıtılmış gibi duran yüz ifadesi, İK uzmanının da kendini rahatsız hissetmesine neden olmuştu. Hal böyle olunca İK uzmanı lafı çok fazla uzatmadan konuya girmek istedi. Canan’a sorduğu ilk soru, “Kendinizden biraz bahseder misiniz?” şeklindeydi. Canan bu soruyu nasıl yanıtlaması gerektiği konusunda kararsızlık yaşadı. Zira Canan, daha önce hiç kimseye kendinden detaylı bahsetmemişti, daha da vahimi kendisinin nasıl biri olduğu konusunda onun da pek bir fikri bulunmamaktaydı. Ayrıca kendisiyle ilgili birçok şeyi hatırlamakta da zorlanıyordu; çünkü Canan duygularını hiçbir zaman doğru dürüst hissedemeyen bir yapıdaydı. İnsanın kendisi olması nasıl bir duygu ondan emin değildi… Fakat fazla bozuntuya vermeden soruyu oldukça mekanik ve yüzeysel bilgiler vererek cevaplamaya çalıştı. Canan, kendisiyle ilgili kısa ve duygudan yoksun bir tarzda bir takım bilgiler aktardıktan sonra gayri ihtiyari ortamı derin bir sessizlik kapladı…

Bu sessizlikten ve mekanik bir şekilde verilmiş cevaplarda rahatsız olan İK uzmanı, sorunun tam anlaşılmadığını düşünerek soruyu biraz detaylandırmak istedi:

“Canan Hanım, sorum tam anlaşılmadı sanırım... Bana biraz kendinizden, kişilik özelliklerinizden, hoşlandığınız ya da hoşlanmadığınız şeylerden bahsedebilir misiniz?”


Canan, bu tür konulara özgeçmişinden ulaşabileceğini belirten kaçamak bir cevap verdi. Bunun üzerine İK uzmanı:

“Canan Hanım, özgeçmişiniz zaten bizde bulunmakta. Ben, sizi, siz yapan, diğerlerinden ayrı kılan özelliklerinizi merak ediyorum ve tüm bunları sizden dinlemek istiyorum. Ayrıca bu soru karşısında sizi çok tedirgin gördüm; umarım bir sorun yoktur?


Şeklinde Canan’ı adeta köşeye sıkıştıran bir soru yöneltti. Canan için bu ısrar içeren soru, bardağı taşıran son damla oldu, bir an için boğuluyor gibi bir hisse kapıldı, vücudunu ateş bastı, boşluk ve boğuluyor gibi olma hisleri dayanılmaz bir hal aldı ve acilen tuvalete gitme bahanesiyle bulunduğu odadan çıkarak şirketten uzaklaştı…

Eve geldiğinde çok kötü bir haldeydi, yatağına uzanıp bugün yaşananları düşündü... Kendisinin neden böyle bir insan olduğuna bir türlü anlam veremiyordu. Çoğunlukla hissiz olmaktan rahatsız olmaktaydı. Arkadaşlarıyla düğüne katılıyor, herkes eğlenirken Canan, herhangi bir duygu hissedemiyordu. Aynı şekilde bir cenazeye katıldığında herkesi ağlamaklı ve üzgün bir halde görürken, kendisi bu durum karşısında olumlu ya da olumsuz hiçbir şey hissedemiyordu. Başlangıçta birçok kişinin bu şekilde hissettiğini düşünen Canan, yaş ilerledikçe kendisinin diğer insanlardan oldukça farklı olduğunu anlamıştı. Kendisinde olan bu farklılığı iş görüşmesi deneyiminde bir kez daha görmüştü, sıkıntılıydı ama neler hissettiğini o da tam olarak farkında değildi. Canan’ın böyle sıkıntılı anlarında kendini iyi hissedebilmek için başvurduğu bir yöntem vardı: Kendi iç dünyasına gizlenmek. Genellikle okuduğu fantastik kitaplardaki kahramanlarını aklına getirir, onlarla birlikte hayal dünyasına dalar, sanki düşler ülkesinde yaşıyormuş gibi hissederek kendini avuturdu. Yine aynı şeyi yaptı…

Canan, bazı anlarda, gerçeklikten ve yaşamın akışında çokça uzaklaştığını fark ediyordu. Bu tarz durumlarda kendini, adeta ruhu bu dünyadan sürgün edilmiş bir halde, uzay boşluğunda amaçsız bir halde geziniyor gibi hissediyor, bir süre sonra her şey derin bir anlamsızlığa bürünüyordu ve her şeye gitgide yabancılaşıyordu…

Bu yabancılaşma hali, boşluk ve hiçlik hissi bir süre devam etti, ta ki sonsuza kadar böyle kalmaktan yoğun bir korku duyana dek. Hissettiği bu korku o kadar ağır bastı ki, bir süre sonra o alanda daha fazla kalamayıp gerçek dünyaya dönebilmek için adeta kendisiyle bir savaş verdi. Böyle zamanlarda onu normal yaşama taşıyacak zihninin derinliklerinde bir bağlantı bulma ihtiyacı hissederdi. Bu, ona anılarını hatırlatacak kimi zaman bir resim ya da nesne olurdu. Aklına aile albümünü çıkarmak geldi. Albümdeki eski fotoğraflara baktı, baktıkça zihnine tanıdığı insanlar ve bölük pörçük hatıralar geldi. Böylelikle içinde bulunduğu derin açmaz ve anlamsızlıktan biraz olsun çıkma fırsatı buldu.

Şizoid Kişilik Nedir?

‘Şizoid’ kelimesi kökenini, Latince ‘ilişkisi kesik’ anlamına gelen ‘schizo’ kelimesinden almaktadır. Literatürde ‘çekingen kişilik bozukluğu’ olarak da geçen bu kişiliklerin, kendileriyle ve yaşadıkları hayatla ilişkileri tam değil, kesiktir. Bu bağlamda şizoid kişilikler, belli tutum ve davranışları ile diğer insanlardan belirgin bir şekilde ayrılmaktadır.

Şizoid kişilik yapılanmasındaki kişiler, izolasyon (duyguların yalıtımı ya da hissizleşme), iletişim kurmaktan kaçınma, pasif kalma, depersonalizasyon (kendine yabancılaşma), karasızlıklar yaşama gibi savunma mekanizmalarına başvurarak benliklerini koruma altına alırlar. Dolayısıyla kişi, ne kadar sık ve yoğun bir şekilde bu tür savunmalara başvuruyorsa, yaşamında o denli ilkel nitelikte bir şizoid kişilik örüntüsü sergiliyor anlamına gelir.

Şizoid Kişiliğin Genel Özellikleri Nelerdir?

Bir kişinin, aşağıda sıralanan özelliklerin birçoğunu günlük hayatta ve insan ilişkilerinde sıklıkla sergiliyor olması onda şizoid kişilik özellikleri olduğuna işaret edebilir. Ancak bu konuda kesin bir bozukluk tanısı, DSM-V kriterleri dâhilinde bir ruh sağlığı uzmanı tarafından koyulabilir.

- Duygusal olarak soğukturlar ve insanlara karşı ilgisiz görünürler. Oysa iç dünyalarında insanlarla aşırı derecede ilgilidirler, ilişki ve yakınlık arzulamaktadırlar.

- Şizoid bireylerin insani ilişkileri sınırlıdır. İçe kapanık, başkalarının duygularına duyarsız ve yakınlıktan korkan bir görünüm sergilerler. Görünür olmak en çok kaygı duydukları konular arasındadır.

- Şizoid kişiliklere en çok rahatsızlık veren durumlardan biri de başkalarına muhtaç ya da borçlu kalmaktır. Böyle bir durumu yaşamamak adına genelde kendi işlerini kendilerini yaparlar ve zorunda kalmadıkça başkalarından yardım almamaya çalışırlar.

- İnsanlardan kopuk görünen bu kişiliğin derinliğinde insanlara yönelik yoğun bir merak ilişki kurma gereksinimi ve onlara ilişkin bir şey hissedememekten dolayı suçluluk duygusu vardır.

- Önemsedikleri kişilerden ayrıldıklarında kendilerini tamamen güvensiz ve kaybolmuş hissederler, ama onlarla tekrar bir araya geldiklerinde de yutulmaktan ve boğulmaktan korkarlar. Sonuçta, insan ilişkilerindeki mesafe ayarları gizli bir salınım sergiler.

- Toplumsal uyumları değişkendir. Genellikle, tek başına yürütülebilecek meslekleri ve eğlence etkinliklerini tercih ederler. Ama özenle seçilmiş arkadaşlarının yanında oldukça canlı olabilirler.

- Aşk ve cinsellik alanında, görünüşte oldukça kısıtlı bir hayatları vardır, Karşı cinsle duygusal ilişkilere ilgisiz görünürler ve cinsel konulardan ve dedikodulardan hoşlanmazlar.

- Ahlak anlayışları, ölçüleri ve ülküleri, genelde kendilerine özgüdür ve mistisizme ve parapsikolojiye eğilimli tarafları vardır.

- İç dünyalarında düşlemleri zengindir ve kendileri hakkında düşünme alışkanlıkları gelişmiştir.

Şizoid Kişilik Nasıl Oluşur?

Şizoid kişiliklerin nasıl oluştuğu, hangi olaylara ya da tutumlara maruz kalma sonucunda şekillendiklerinin kuşkusuz net cevapları bulunmamaktadır. Aynı şekilde bu kişilerin, nasıl bir çocukluk geçirdikleri ve nasıl bir aile ortamına maruz kaldıkları konusunda farklı teoriler mevcuttur. Genetiğin, ailenin ve yaşantıların bu durum üzerinde etken rol oynadığı iddia edilmektedir. Ancak konu, bağlanma kuramı açısından ele alındığında, çocuğa erken dönemde bakım veren kişilerin, onlarla tam anlamıyla duygusal bir bağ kuramadıkları, eş duyumdan uzak bir şekilde soğuk ve donuk davranarak bir çocuğun en temel ihtiyaçları olan sevgi ve güven duygularını onlara aktaramadıkları düşünülmektedir. Bir nevi çocuğa bakım veren anne, kendi kişilik yapılanmasının bir benzerini çocuğuna aktarması sonucunda şizoid kişiliğin oluştuğu düşünülmektedir.
Soru: Her şizoid kişilik bozukluğu buradaki Canan vakası gibi değilse, diğerleri nasıldır?

Bu yazıdaki Canan örneği; duygu, düşünce ve davranışlarının keskinliği ve içgörüsünün az olması sebebiyle yüksek seviyede bir şizoid kişilik bozukluğu örneği sergilemektedir. Kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışları konusunda farkındalığının artmasına ve duyguların yönetme becerilerinin gelişmesine paralel olarak şizoid savunmaların şiddet derecesinde de bir azalma gözlenir. Bu bağlamda toplumda -düşük, orta ya da yüksek seviye de şizoid kişilik özellikleri barındıran kişiler bulunabileceği yorumu yapılabilir. Bunlardan düşük seviyedekiler, yaşamlarında zaman zaman sorunlar yaşasalar da; çok sivri bir takım davranışlara başvurmadan hayatlarına devam edebilmektedir.

İşin aslı her insanda düşük ya da yüksek seviyede şizoid bir parça olduğunu söylemek de mümkündür. Görünür olmaktan rahatsızlık duyan, yalnız kalma ihtiyacı duyabilen, özellikle yabancılarla kurduğumuz ilişkilerde duygularımızı belli etmemeye çabalayan yanlarımız ve zaman zaman hissettiğimiz hiçlik ve anlamsızlık duyguları bizdeki şizoid parçadan izler taşımaktadır.

Şizoid Kişiliğin Değişimi Mümkün Müdür?

Evet, mümkündür ancak bu konuda ön şart, kişinin kendi durumunu kabul etmesi ve değişim için gönüllü bir şekilde adımlar atmasıdır. Bu koşullar sağlandığı takdirde şizoid kişiliğin toparlanması en etkili yöntem psikoterapidir.
Soru: Şizoid kişilik bozukluğunun tedavisinde ilaç tedavisi işe yarar mı?

Dürtü ve duyguların belli oranda kontrol altına alınmasında ilaçlar etkili olabilir ancak intrapsişik yapı denilen temel kişilik yapılanmasını ilaçlar değiştiremez. İntrapişik yapıyı değiştirmek için uzun süreli psikoterapi süreci gerekebilir ve bazen duyguları bastıran ve kişiyi küntleştiren psikiyatri ilaçları psikoterapinin etkili olabilmesinin önüne geçebilir.

Şizoid Kişilik bozukluğu Olanlar Hangi Sebeplerle Psikoterapiye Başvurur?

Bazıları genelde duygu hissedememek şikâyetiyle psikoterapiye başvurabilirler. Bu durumu da genelde, ilişki kurmak zorunda kaldığı diğer kişilerin duygu dünyalarının kendilerinkinden oldukça farklı olduğunu çarpıcı bir şekilde gözlemlemeleri sonucu fark ederler. Etraflarındaki kişiler; seviniyor, üzülüyor, özlüyorlar, mutlu oluyorlardır ancak şizoid kişilikler bu tür duyguları tam manasıyla hissedemeyince ve diğerleriyle aralarına sürekli olarak bir mesafe koyma çabasına girince kendilerinde bir anormallik olduğunu fark edebilirler. Yaşadıkların bu tarz sorunlara bir çözüm bulmak amacıyla -kimi zaman kendilerini zorlayarak kimi zaman da uzun süren kararsızlıkların sonucunda- bir uzmana başvururlar.

Şizoid Kişilik Psikoterapiden Nasıl Faydalanabilir?

Psikoterapiste güven konusu, şizoid kişiliklerle yapılan psikoterapi seanslarında oldukça önem arz eder. Nitekim psikoterapi sürecinin başlarında terapistin güvenilir biri olup olmadığı şizoid kişilikler tarafından seanslarda sıklıkla test edilir. Psikoterapi süreci boyunca hem şizoid kişilik hem de psikoterapist, aralarında güvene dayalı terapötik bir ittifak kuruluncaya dek sabretmeyi başarabilirlerse, şizoid kişiliğin derinlerindeki duygular seanslarda yavaş yavaş konuşulmaya başlanır. Bu sayede şizoid kişilikler, süreç içerisinde duygularını terapistin yardımıyla fark ederek kendileriyle ilgili belli oranda içgörü geliştirip, bozuk olan kişilik yapılanmalarını onarma fırsatı bulabilirler. Ancak bu süreç, şizoid kişilik yapılanmasının doğası gereği genelde yavaş ilerler.

Faydalanılan Kaynaklar

Akçakaya, Ümit (2019). Uyanış - Kişiliğin Gizil Kodları. İstanbul: Kanon Kitap.

Akhtar, S. (1987). Schizoid personality disorder: a synthesis of developmental, dynamic and descriptive features. American Journal of Psychotherapy 41:499-518.

Fairbairn, W. R. D. (1940). Schizoid factors in the personality. In An Object Relations Theory of the Personality, s. 3-27. New York: Basic Books.

Guntrip, H. (1969). The schizoid personality and the external world. In Schizoid Phenomena, Object Relations and the Self s. 17-48. New York: International Universities Press.

Masterson James F. (2008). Kişilik Bozuklukları, Çev: Betül Taylan Bozkurt-Tuğrul Veli Soylu, Litera Yay.